EISSN 2149-4975
Turkish Journal of Cardiovascular Nursing - Turk J Card Nur: 1 (1)
Volume: 1  Issue: 1 - December 2010
EDITORIAL
1.Editorial
Prof. Dr. Nuray Enç
Pages 1 - 2
Abstract |Full Text PDF

REVIEW
2.Family/Caregiver Burden in Heart Failure
Serap Özer
doi: 10.5543/khd.2010.001  Pages 3 - 7
Kalp yetersizliği yüksek mortalite oranları, sık hastaneye yatışlar ve bozulmuş yaşam kalitesiyle karakterize kronik bir hastalıktır. Birçok kanser ve diğer kronik hastalık türünden daha fazla oranda yaşam kalitesini etkilemesi nedeniyle bu hastalıkta aile/bakım verici desteği son derece önemlidir. Kalp yetersizliği ile ilgili birçok çalışma olmasına karşın hastalığın yönetiminde ailenin rolü veya kalp yetersizliğinin aile üzerindeki etkisiyle ilgili çok az veri bulunmaktadır. Bu makalede kalp yetersizliği olan hastaların aile/bakım vericilerinde bakım vermenin etkileri tartışılmıştır.
Heart failure is a debilitating chronic disorder associated with high mortality rates, frequent hospitalizations and poor quality of life. In this disorder, family/caregiver support is extremely important due to be associated with a worse quality of life than most forms of cancer and other chronic diseases. There has been little research on the impact of heart failure on the family or the role of the family in the management of the condition, despite a number of studies conducted in the area. In this paper examined the effects of caregiving in the family/caregivers of patients with heart failure.

3.Transfer of Critical Patient
Hilal Uysal
doi: 10.5543/khd.2010.002  Pages 8 - 12
Kritik hasta tanımı, bir veya daha fazla organ/sistem yetersizliği veya fonksiyon bozukluğu nedeniyle izlem ve tedavi için daha komplike aletlerle hayatta kalabilecek olan hastalar için yapılmıştır. Kritik durumdaki hastanın bulunduğu ortamdaki tedavi ve bakım olanaklarının teknolojik ya da uzman açısından yetersiz olması veya gereksinim duyulan başka bir tedavi yönteminin sağlanabilmesi için kurum içinde bir tanılama bölümüne, ameliyathaneye, yoğun bakım ünitesine ya da diğer bir kuruma transferi gerekebilir.
Transfer sırasında hastaya gelebilecek risk, dikkatli planlama uygun personel ve malzeme seçimi ile mümkün olduğunca azaltılmaya çalışılmalıdır. Transfer riski, tıbbi risk ve seyahat risklerini kapsar. Tıbbi risk, hastanın tıbbi durumu, transfer sırasındaki ısı değişikliği, hızlı veya yavaş hareket etmenin etkisi olabilir. Seyahat riski, transfer sırasında vibrasyon ve çarpışma riski olabilir.
Transfer risklerini en aza indirmek için öncesinde hastayı stabilize etmek, güvenli bir seyahate hazırlamak için gerekli tanı ve tedaviler (venöz girişimler, entübasyon gibi) yapılmalıdır. Hastanın kurum içi veya kurumlar arası taşınması sırasında yaşamsal fonksiyonlarının aralıksız izlenmesi ve var olan donanım ile eşlik eden personelin becerisi, herhangi bir durumda hasta için gerekli olan tüm girişimlerin yapılabilmesine olanak sağlayacaktır.
Bu makalede kritik durumdaki hastanın kurum içi ve kurumlar arası taşınması sırasında dikkat edilecek noktalar ve önemi tartışılacaktır.
A patient who needs monitoring and theraphy with complex equipments in order to live because of organ/system failures or dsyfunctions is called a critical patient. Critical patient could be taken another hospital or other departments of the hospital like diagnosis department, operating room, critical car unit if the conditions of the unit is not suitable for the treatment.
Potential risks of the patient transfer should be reduced with careful planing, using qualified staff and suitable equipment. Transfer risk includes two risks, named medical risk and travel risk. Medical risk, patient’s medical state, warmth changes, slow or rapid movements. Travel risk, vibration and collision.
It is important to stabilize the patient and making necessary diagnosis and tratments before transfer in order to reduce transfer risks. Continuous monitoring of life functions, equipments and qualified staff will provide all interventions suitable for the patient’s need during transfers in the same hospital or other hospitals.
This manuscript will be discussed.in the same hospital or other hospitals of critical patients during transfers between points to be considered and the importance.

4.Acute Respiratory Failure and Nursing Care
Hilal Uysal
doi: 10.5543/khd.2010.003  Pages 13 - 18
Solunum sistemindeki gaz değişimi, vücudun metabolik gereksinimini karşılayamadığında ve ventilasyon veya perfüzyondaki bozukluklar sonucu akut solunum yetersizliği gelişir. Arteriyel kan gazı sonuçlarına göre oksijenasyon yetersizliği olması hipoksemik (Tip 1), ventilasyon yetersizliği olması hiperkapnik (Tip 2) ve hem ventilasyon hem de oksijenasyon yetersizliğinin birlikte olduğu solunum yetersizliği olarak incelenir. Akut solunum yetersizliğinin belirti ve bulguları, altta yatan hastalığın belirti ve bulgularının hipoksemi ve hiperkapninin belirti ve bulguları ile birleşmesi sonrasında ortaya çıkar. Hipokseminin ana belirtisi dispnedir. Hiperkapninin belirtileri, kalp debisi ve periferik vazodilatasyon artışına bağlı olarak taşikardi, serebral vazodilatasyona bağlı baş ağrısı ve hatta papil ödeme neden olabilir. Akut solunum yetersizliği tedavisinde amaç, hipoksemiyi önlemek veya düzeltmektir. Hemşirelik bakımımın amaçları ise, etkili hava yolu açıklığı ve etkili gaz değişimini sağlamak, hareketsizlikten kaynaklanan komplikasyonları önlemek, doku perfüzyonunda değişiklik endikasyonlarını belirlemek, etkili solunum işlevini sağlamak ve sürdürmek, anksiyete ve korkuyu azaltmak, hastanın rahatını sağlamaktır.
Acute respiratory failure forms due to the ventilation and perfusion failures when the exchange of arterial blood gases in respiratory sistem could not provide the metabolic needs of the body. Respiratory failure is investigated/named as hypoxemic when oxygenation is failured (Type1), hypercapnic when ventilation is failures (Type 2) and also hypoxemic and hypercapnic when two forms were together. Signs and symptoms of the acute respiratory failure appear when signs and symptoms of the subdisease join with the signs and symptoms of the hypoxemia and hypercapnia. Dsypnea is the main sign of hypoxemia. Signs of hypercapnia could form tachycardia because of the increase of cardiac out-put, and periferic vazodilatation and headache and pupil edema due to cerebral vazodilatation. Aim of nursing care are to provide efficient openning of the airway and gaseous axchange, to prevent complication due to immobilization, to determine the indications of changes in tissue perfusion, to provide and continue efficient respiratory function, to reduce anxiety and fear, and also to provide comfort of the patient.

5.Cardiac Arrest and Nursing Care
Hilal Uysal
doi: 10.5543/khd.2010.004  Pages 19 - 27
Kardiyovasküler hastalık birçok ülkede en önemli ölüm sebebidir. Hastaların hemen hemen yarısı ani ve beklenmedik şekilde ölürler. Kardiyak arrest, serebral ve miyokardiyal iskemik hasar ve yaşamsal organlara yetersiz perfüzyon nedeniyle kalp debisinde ciddi azalma olarak tanımlanmıştır. Başarılı resüsitasyon, koroner yoğun bakım gibi özel alanlarda ve acil ünitelerinde mümkündür. Ani kardiyak ölümün büyük çoğunluğunun çok düşük hayatta kalma sonuçları olan hastane dışında oluştuğu bildirilmiş olmasına rağmen, hastane içi kardiyak arrest de önemli bir sorun olarak görülmektedir.
Bazen kalp akciğer canlandırmasına rağmen hastanın kalp ritmini düzeltmek mümkün olmayabilir. Aritmi geliştiğinde defibrilasyon ve ileri kardiyovasküler bakım uygulanması gerekmektedir. Defibrilasyon zamanı, kardiyak arrestin düzeltilmesi için tek ve en önemli belirleyici faktördür. Ventriküler taşikardi ve ventriküler fibrilasyon, hastanede yatan hastalarda bile önemli morbidite ve mortalite sebepleridir.
Bu makalede kardiyak arrest ile ilişkili patofizyoloji, kalp akciğer canlandırmasının yönetimi, kullanılan ilaçlar ve teknikler detaylı olarak açıklanacak, hastane içi ve dışı kardiyak arrestin tedavisi için Otomatik Eksternal Defibrilasyonun kullanımının önemi, başarılı ve başarısız resüsitasyonu takiben hastaların ve ailelerinin bakımı tartışılacaktır.
Cardiovascular disease is the major cause of death in the majority of countries. Nearly the half of these deaths are unexpected and sudden. Cardiac arrest is defined as the absence or severe reduction of cardiac output resulting in inadequate perfusion of vital organs and causing cerebral and myocardial ischaemic damage. Successful resuscitation is more likely in accident and emergency departments and specialist areas such as coronary intensive care. Although the broad majority of sudden cardiac deaths occur out-of-hospital and very poor survival rates have been reported, in-hospital cardiac arrest remains a major problem. Cardio-pulmonary Resusitation can sustain a patient for a certain time but is unlikely to restore an organized rhythm of the heart. To achieve this goal defibrillation and advanced cardiovascular care are necessary, which must be administered in the shortest possible interval after the arrhythmic event. The time to defibrillation is the single most important determinant of survival from cardiac arrest. Ventricular tachycardia and Ventricular fibrillation, even in hospitalized patients, are major causes of morbidity and mortality.
This manuscript will outline the pathophysiology associated with cardiac arrest, discuss the overall management and examine in detaile the techniques and drugs used for cardiopulmonary resuscitation, the important of the use of automated external defibrillation for treatment of out-of-hospital and in-hospital cardiac arrest, the care of the patients and their families following successful and unsuccessful resuscitation will be discussed.

6.Oxygen therapy and nursing care
Hilal Uysal
doi: 10.5543/khd.2010.005  Pages 28 - 34
Oksijen, hipokseminin olası zararlı ve ölümcül etkisini tedavi etmek için uygulanır. Oksijen, kokusuz, renksiz, tatsızdır. Oksijenin yüksek dozda ve uzun süreli kullanımlarında toksik etkiler oluşur. Bu nedenle, mümkün olduğunca kısa süre ve düşük oksijen konsantrasyonunda, hastanın oksijen gereksinimini karşılayacak düzeyde uygulanmalıdır.
Oksijen tedavisi, hipoksinin belirti ve bulgularını önlemek ve tedavi etmek için çevre atmosferinde bulunan oksijen konsantrasyonundan daha fazla yoğunlukta oksijen uygulanmasıdır. Hipoksemiyi tedavi etmek, solunum işini azaltmak, miyokardın iş yükünü azaltmak oksijen tedavisinin endikasyonları arasındadır. Oksijen tedavisinin hasta için yeterli olup olmadığı invazif veya non-invazif yöntemler kullanılarak oksijen saturasyonu ölçümü yapılarak değerlendirilir. Uygulama sırasında hastanın değerlendirilmesi ve izlemi için, arteriyel kan gazı, pulse oksimetre takibi, solunum sayısı, tipi, yardımcı solunum kaslarının kullanılıp kullanılmadığı, nabız ve kan basıncı takibi yapılmalıdır.
Oxygen is used in order to treat potential harmful and lethal effect of hypoxemia. Oxygen is an odorless, colorless and tasteless gasses. Toxic effects are formed when oxygen is used in high amounts for longtimes. For this reason, it should be used in a short time with low oxygen concentration and enough for patient’s need.
Oxygen therapy is giving oxygen density than the oxygen concentration of atmosphere in order to treat hypoxia signs and symptoms. Indications of oxygen therapy are to treat hypoxemia, decrease respiration and work load of myocard. Need is determined by measurement of inadequate oxygen saturations, by invasive or noninvasive methods. During the oxygen theraphy monitoring of arterial blood gasses, pulse oxymeter, rate of respirations and pulses, blood pressure and useage of acessory respiratory muscles should be evaluated.

7.Psychosocial Factors and Nursing Interventions the Patient with an Implantable Cardioverter Defibrillators (ICD)
Havva Öz Alkan
doi: 10.5543/khd.2010.006  Pages 35 - 40
İmplante edilebilen kardiyoverter defibrilatörler ani kardiyak ölüm riski bulunan hastalarda mortaliteyi düşürmede çok etkili olmalarına rağmen, hastalarda stres, korku, güçsüzlük, anksiyete ve depresyon gibi psikososyal sorunlara neden olmaktadır. İmplante edilebilen kardiyoverter defibrilatörlü hastalarda görülen duygusal sorunlar, beden imajında meydana gelen değişiklikler, ağrılı şoklar ve cihazın fonksiyonunu yerine getirmeme olasılığı ile ilişkildir. Ayrıca araba kullanımının kısıtlanması, mevcut işine devam edememe kaygısı, evlilik hayatında ve sosyal ilişkilerinde değişiklikler gibi yaşam biçimi değişiklikleri ICD hastalarının psikolojik ve emosyonel iyilik halini etkileyebilmektedir. Bu nedenle ICD hastalarının eğitimi yeni yaşam biçimine uyumu ve psikososyal iyilik halini artırmak için çok önemlidir. Bu derlemede implante edilebilen kardiyoverter defibrilatörü olan hastaların yaşadığı psikososyal sorunlar incelenmiş ve hemşirelik girişiminin önemi tartışılmıştır.
Implantable cardioverter defibrillators (ICDs) are effective at reducing mortality in patients at high risk for sudden cardiac death but can cause psychosocial disturbances such as stres, fear, weakness, anxiety, depression. ICDs impose unique emotional pressures relating to altered body image, painful shocks, and the possibility of hardware failure. Lifestyle changes such as restrictions on driving, inability to continue the work of the existing anxiety, marital and social relationships can significantly affect the all ICD patient’s psychological and emotional well-being. Therefore, education is very important for ICD patients to adapt to a new way of life and improve the psychosocial well-being. This compilation is examined ICD patients' psychosocial problems and the importance of nursing interventions.

Quick Search

Copyright © 2024 Turkish Journal of Cardiovascular Nursing



Kare Publishing is a subsidiary of Kare Media.