EISSN 2149-4975
Turkish Journal of Cardiovascular Nursing - Turk J Card Nur: 12 (29)
Volume: 12  Issue: 29 - December 2021
EDITORIAL
1.Call for Emergency Action to Limit Global Temperature Increases, Restore Biodiversity, and Protect Health
Lukoye Atwoli, Abdullah H. Baqui, Thomas Benfield, Raffaella Bosurgi, Fiona Godlee, Stephen Hancocks, Richard Horton, Laurie Laybourn- Langton, Carlos Augusto Monteiro, Ian Norman, Kirsten Patrick, Nigel Praities, Marcel Gm Olde Rikkert, Eric J. Rubin, Peush Sahni, Richard Smith, Nicholas J. Talley, Sue Turale, Damián Vázquez
doi: 10.5543/khd.2021.21060921  Pages 141 - 144
Abstract |Full Text PDF

ORIGINAL ARTICLE
2.Comparison of Different Methods of Blood Pressure Measurements from the Arm and the Ankle in Young and Elderly People: A Cross-Sectional Study
Özlem Kaştan, Şengül Akdeniz, Selma Turan Kavradım, Zeynep Özer
doi: 10.5543/khd.2021.21-25-38  Pages 145 - 154
Amaç: Bu çalışmanın amacı genç ve yaşlı bireylerde dijital ve aneroid kan basıncı ölçüm cihazları kullanılarak ölçülen kol ve ayak bileğinden kan basıncı ölçüm değerlerini karşılaştırmak ve ölçüm sonucunu etkileyen değişkenleri araştırmaktır.
Yöntemler: Bu çalışma Türkiye’de bir üniversitede Yaşlı Bakımı bölümünde eğitim-öğretim gören 18-30 yaş arası 150 öğrenci ve yaşlı evlerine kayıtlı 60 yaş üstü 150 birey olmak üzere toplam 300 katılımcı ile yürütülmüştür. Araştırmanın verileri Aralık 2019- Ocak 2020 tarihleri arasında araştırmacılar tarafından otomatik osilometrik cihaz ve aneroid tansiyon aleti kullanılarak kol ve ayak bileğinden tansiyon ölçümü yapılarak gerçekleştirildi.
Bulgular: Sağ kol sistolik kan basıncı ile vücut ağırlığı değişkeni arasında korelasyon bulundu ve otomatik osilometri ile yapılan ölçümlerin aneroid manometre kullanılarak yapılan ölçümlerden daha yüksek olduğu görüldü. Katılımcıların %22.7’sinde 10 mmHg’dan büyük kollar arası fark ve %30’unda bacaklar arası ölçümlerde farklılıklar bulundu. Kollar arası ortalama farklılıklar ile vücut ağırlığı ve vücut kitle indeksi arasında ilişki saptandı. Bacaklar arası ortalama farklılıklar erkeklerde kadınlardan ve yaşlılarda gençlerden daha fazlaydı. Ayrıca, katılımcıların %2.3’ünde brakiyal indeksi değerleri ≤0.9 altında bulundu.
Sonuç: Mevcut veriler, genç ve yaşlı bireylerde farklı cihazlar ve vücudun farklı bölümleri kullanılarak yapılan kan basıncı ölçümlerinin karşılaştırmalı sonuçlarını göstermektedir. Elde edilen bulguların, genç ve yaşlılarda kollar arası ve bacaklar arası ölçüm farklılıkları ile ayak bileği brakiyal indeksinin karşılaştırılması konusunda araştırmacılar ve sağlık personeline farkındalık sağlayacağı düşünülmektedir.
Objective: In this study, we aimed to compare different methods of measuring blood pressure devices and to investigate the inter-arm and inter-leg difference (IAD and ILD), the ankle brachial index, and variables that affect them in young and elderly participants.
Methods: This study was conducted in Turkey with 150 students studying at a university and 150 individuals aged over 60, a total of 300 participants. Data regarding the measurements of arm and ankle blood pressures using an automated oscillometric device and an aneroid sphygmomanometer were collected between December 2019 and January 2020 by the researchers.
Results: There was a correlation between the right arm systolic blood pressure and the variable of bodyweight, and measurements made by automatic oscillometry were higher than those made using an aneroid manometer. A large IAD of ≥ 10 mmHg was found in 22.7% of the participants, and large ILD was found in 30%. Mean IAD was associated with bodyweight and body mass index. ILD was greater in men than in women and in older individuals compared with those in younger participants. In addition, low ankle brachial index values of ≤ 0.9 were found in 2.3% of the participants.
Conclusion: The present data show the results of a comparison of blood pressure measurements in young and old individuals made using different devices and parts of the body. We believe that the findings will create awareness in the researchers and health personnel regarding comparison of IAD and ILD and ankle brachial index in these individuals.

3.Use of Complementary and Alternative Medicine in Cardiovascular Diseases
Ayşe Uçar, Özlem Canbolat
doi: 10.5543/khd.2021.21-20-29  Pages 155 - 162
Amaç: Kardiyovasküler hastalık tanısı alan hastaların tamamlayıcı alternatif tedavi kullanım durumunun belirlenmesidir.
Yöntemler: Bu araştırma, 01 Ağustos 2019-31 Ocak 2020 tarihleri arasında bir üniversitenin Tıp Fakültesi Hastanesi Kardiyoloji Polikliniklerine başvuran, kardiyovasküler hastalık tanısı olan 288 hastayı içeren tanımlayıcı bir çalışmadır. Veri toplama aracı olarak “Tanıtıcı Bilgiler Formu” ve “TAT Hatırlatıcı Şablon”u kullanılmıştır.
Bulgular: Çalışmadaki hastaların yaş ortalaması 59.32±13.89 olup %54.2’si erkektir. Hastaların %61.5’i ilköğretim mezunu, %82.3’ü evlidir. Hastaların %41’i dört ile altı arası ilaç kullanmaktadır ve en fazla koroner arter hastalığı tanısı ile başvurmuşlardır (%36.8). Hastalık süreleri ortalama 8.77±7.69 yıldır. Hastalarımızın %63.5’i en az bir TAT yöntemi kullanmakta olup TAT kullanım amaçları en fazla (%35) şifa bulmak- iyileşmektir. TAT kullananların %57.9’u fayda gördüğünü bildirirken, %1.6’sı zarar gördüğünü ifade etmiştir. En sık kullanılan TAT yöntemi %68.3 ile dua ve %18 ile fitoterapidir. TAT kullananların çoğunluğu (%79.8) bu uygulamayı günlük olarak yapmaktadır. Hastaların TAT kullanım kararı çoğunlukla (%69.9) kendilerine ait olup, uygulayıcı da yine çoğunlukla (%96.2) kendileridir. Hastaların %85.2’si TAT uyguladıklarını sağlık profesyonellerine bildirmediğini belirtmiştir. Kadınlar erkeklere göre daha fazla TAT kullanmaktadır (p=0.025).
Sonuç: Çalışmaya alınan hastalar TAT yöntemlerinden sıklıkla dua ve fitoterapi yöntemini tercih etmiş olup, zarar görme oranı oldukça düşüktür. Fakat hastalar kullanılan yöntemlerin sağlık profesyoneline bildirilmesi konusunda çekimser kalmışlardır.
Objective: To determine the use of complementary alternative medicine in patients diagnosed with cardiovascular disease.
Methods: This was a descriptive study that included 288 patients, with a diagnosis of cardiovascular disease, who applied to the cardiology outpatient clinics of a university medical faculty hospital between August 01, 2019, and January 31, 2020. The Descriptive Information Form and Complementary Alternative Medicine (CAM) Reminder Template were used as data collection tools.
Results: The mean age of the patients in the study was 59.32±13.89 years, and 54.2% of them were men. Of the patients, 61.5% were primary school graduates, and 82.3% were married; 41% of the patients were using between 4 and 6 drugs and presented mostly with a diagnosis of coronary artery disease (36.8%). The mean duration of the disease was 8.77±7.69 years; and 63.5% of the patients used at least one CAM method, and the goal of using CAM was to find healing and recovery in most (35%). Although 57.9% of CAM users reported that they benefited, 1.6% stated that they were harmed. The most commonly used CAM method was prayer with 68.3% and phytotherapy with 18%. The majority (79.8%) of CAM users did it on a daily basis. The patients’ decision to use CAM was mostly (69.9%) their own, and the practitioner was mostly (96.2%) themselves. Of the patients, 85.2% stated that they did not inform the health professionals they were using CAM. Women used CAM more than men (p=0.025).
Conclusion: The patients included in the study frequently preferred prayer and phytotherapy methods from the CAM methods, and the rate of harm was very low. However, the patients were reluctant to report the methods used to the healthcare professional.

4.Last Chance Between Life and Death: Experiences of Patients with Transcatheter Aortic Valve Implantation
Arzu Akbaba, Hatice Mert Mert
doi: 10.5543/khd.2021.21-15-23  Pages 163 - 172
Amaç: Şiddetli aort darlığının tedavisinde, transkateter aort kapak implantasyonu (TAVİ) kullanımı yaşlı hastalar arasında son on yılda giderek artmaktadır. İşlemin kompleksliği, komplikasyonları ve hastaların yüksek riskli olması gibi faktörler uygulanacak hemşirelik bakımının bireysel ihtiyaçlara göre şekillendirilmesini gerektirmektedir. Bu özel ve bireyselleştirilmiş bakımın etkin şekilde yürütülmesi için TAVİ hastalarının hastane bakım sürecindeki beklentilerini ve deneyimlerini anlamak oldukça önemlidir. Bu çalışmanın amacı TAVİ yapılan hastaların hastane yatış sürecindeki deneyimlerini belirlemektir.
Yöntemler: Araştırma tanımlayıcı kalitatif tasarımda yürütülmüştür. Amaçlı örneklem yöntemiyle seçilmiş 21 TAVİ hastası araştırmanın örneklemini oluşturmuştur. Veriler yüz yüze, derinlemesine görüşme yöntemi ile toplanmıştır. Veri analizinde tümevarımsal içerik analizi yöntemi kullanılmıştır. Bulgular: Görüşmelerden elde edilen veriler semptom yükü, bilgi eksikliği, fiziksel tepkiler, duygusal tepkiler ve beklentiler olmak üzere beş tema altında toplanmıştır. Hastalar işlem, işlem öncesi yapılan testler ve evde bakıma ilişkin bilgi gereksinimleri olduğunu, eğitimin yazılı, düzenli ve bireysel ihtiyaçlar göz önüne alınarak verilmesini istediklerini belirtmiştir. Hastalar en olumsuz deneyimlerini yoğun bakımda yaşadıklarını ifade etmiştir. Hastalar işlem öncesi dönemde ölüm korkusu ve anksiyete, işlem sonrası dönemde ise uykusuzluk, hareketsizlik ve üriner eliminasyonda zorlanma yaşadıklarını belirtmiştir. Olumlu iletişimin hastalarda güven hissi oluşturduğu aktarılmıştır.
Sonuç: Bu çalışma ile TAVİ hastalarının beklentileri aydınlatılarak hasta merkezli bakım süreçlerine katkı sağlandığı düşünülmektedir. TAVİ işlemindeki teknolojik gelişmelerin hızını hasta bakım ilkelerine yönelik araştırmaların yakalayamadığı görülmektedir. Bu bakımdan literatürde giderek yaygınlaşan, TAVİ hastalarının işlem sonrası erken mobilizasyonu ve hemşire liderliğinde yapılan eğitim ve takip programlarının etkinliği üzerine kanıta dayalı araştırmaların artırılması önerilmektedir.
Objective: Transcatheter aortic valve implantation (TAVI) has been commonly used to treat severe aortic stenosis in older patients in the past decade. Complexities, complications, and the high risk of the procedure require nursing care tailored to individual needs. Thus, understanding the care, expectations, and experiences of patients who have undergone TAVI is essential for specialized and individualized care. In this study, we investigated hospitalization experiences of patients who underwent TAVI.
Methods: The study adopted a descriptive qualitative design. The sample consisted of 21 patients who underwent TAVI, recruited using purposive sampling. The data were collected through in-depth interviews performed face to face and analyzed using inductive content analysis.
Results: The data were grouped under 5 themes: symptom burden, lack of knowledge, physical reactions, emotional reactions, and expectations. The participants stated that they needed to be informed of the procedure, preoperative tests, and home care through written and regular training based on individual needs. Their worst experiences took place in the intensive care unit. They experienced fear of death and anxiety in the preoperative period and insomnia, inactivity, and difficulty in urination in the postoperative period. They stated that positive communication created an atmosphere of trust.
Conclusion: The results shed light on the expectations of patients who underwent TAVI and contributed to patient-centered care. Research on patient-care principles cannot keep up with technological advances in TAVI. More evidence-based research is warranted to determine the effect of nurse-led training and follow-up programs on early mobilization of patients who underwent TAVI.

5.The Determination of Life Quality and Hopelessness Levels in Patients with Heart Failure
Serbülent Salık, Seyhan Çıtlık Sarıtaş
doi: 10.5543/khd.2021.51523  Pages 173 - 182
Amaç: Araştırma kalp yetersizlikli hastalarda yaşam kalitesi ve umutsuzluk düzeylerinin belirlenmesi amacıyla yapılmıştır.
Yöntemler: Araştırma tanımlayıcı ve ilişkisel olarak, Nisan 2018-Ekim 2019 tarihleri arasında yürütüldü. Araştırmanın evrenini İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi Kardiyoloji servisi ve Kardiyoloji polikliniğine başvuran en az 6 ay önce kalp yetersizliği tanısı konulan 572 yetişkin hasta oluşturdu. Örneklemini ise, evreni bilinen örneklem yöntemi ile hesaplanarak belirlenen 188 hasta oluşturmuş, hata payını azaltmak için araştırma 283 hasta ile tamamlandı. Verilerin toplanmasında, Hasta Tanıtıcı Anket Formu, Minnesota Kalp Yetersizliği İle Birlikte Yaşam Ölçeği (MLHFQ) ve Beck Umutsuzluk Ölçeği (BUÖ) kullanıldı. Verilerin analizinde; tanımlayıcı istatistikler, bağımsız gruplarda t testi, Mann-Whitney U testi, ANOVA, Kruskal Wallis ve korelasyon testleri kullanıldı.
Bulgular: Hastaların yaşam kalitesi ve umutsuzluklarının orta düzeyde olduğu saptanmıştır. Hastaların MLHFQ puan ortalamaları ile tanıtıcı özellikler (yaş, cinsiyet, medeni durum, eğitim, meslek, gelir durum) ve hastalık özellikleri (NYHA sınıflaması, BKİ, hastalık teşhis süresi, yatış sayısı, ilave hastalık) arasında istatistiksel olarak önemli fark bulunmuştur (p<0.05). Hastaların BUÖ puan ortalamaları ile tanıtıcı özellikler (yaş, medeni durum, eğitim, meslek) ve hastalık özellikleri (NYHA sınıflaması, hastalık teşhis süresi, yatış sayısı) arasında istatistiksel olarak önemli fark bulundu (p<0.05).
Sonuç: Hastaların yaşam kalitesi ve umutsuzluklarının orta düzeyde olduğu bulundu.
Objective: This research has been carried out to determine the level of hopelessness and life quality of the patients with heart failure.
Methods: The research, descriptive and relational, was carried out between April 2018 and October 2019. The universe of the research includes İnönü University Turgut Özal Medical Hospital Cardiology Ward and 572 adult patients who consulted to cardiology service and diagnosed with heart failure at least 6 months ago. The sampling is made up of 188 patients determined by using sampling method of known universe. In order to reduce the error margin, it has been completed with 283 patients. While collecting the data, Patient Identification Questionnaire Form, The Minnesota Living With Heart Failure Questionnaire, Beck Hopelessness Scale have been used. During the statistical analyse of the data, in independent groups, t-tests, Mann-Whitney U Tests, ANOVA, Kruksal Wallis correlation and Tukey tests have been used.
Results: It has been observed that level of life quality and hopelessness at medium rate. Statistically there is a significant disparity between patients’ MLHFQ score average and identifying characteristics (age, sex, marital status, education, occupation, income level) and disease characteristics (NYHA classification, BMI, disease diagnose time, number of stay in hospital, additional disease) (p<0.05). There is statistically considerable disparity between the patients’ BHS score average and identifying characteristics (age, marital status, education, occupation) and disease characteristics (NHYA classification, diagnose time, number of stay in hospital) (p<0.05).
Conclusion: The patients' quality of life and hopelessness were found to be moderate.

6.Management of Coronary Artery Disease: Differences in Sex
Derya Tülüce, Mert Kartal
doi: 10.5543/khd.2021.84856  Pages 183 - 189
Amaç: Koroner arter hastalığı (KAH) tüm düyada olduğu gibi ülkemizde mortalite ve morbidite riski yüksek kronik hastalıklar arasında yer almaktadır. Hastalığın risk faktörlerinin yönetimi hastalık prognounu etkilemektedir. Risk faktörleri öncelik sıralaması ise kadın ve erkek hastalarda farklılık göstermektedir. Bu nedenle bu araştırma koroner arter hastalığının yönetiminde kadın ve erkek hastalar açısından farklılıkların belirlenmesi amacıyla yapıldı.
Yöntemler: Araştırma15 Kasım 2019- 13 Mart 2020 tarihleri arasında bir üniversite hastanesinin kardiyoloji kliniğinde yatan KAH olan 97 hasta ile yürütüldü. Araştırma verileri, veri toplama formu ve Morisky 8-Maddeli İlaca Uyum Ölçeği (MMAS-8) ile toplandı. Veriler SPSS paket programı ile analiz edildi. Ki-Kare, T- testi ve Anova testleri kullanıldı. İstatistiksel analizler için sayı, yüzdelik, aritmetik ortalama, Ki-Kare, T- testi ve Anova testleri kullanıldı.
Bulgular: Araştırmaya katılan hastaların %52.5’i erkektir. Sigara kullanımı açısında kadın ve erkekler arasında istatistiksel fark bulundu (p<0.001). Cinsiyet ile ölçek puan ortalaması, düzenli ilaç kullanımı, tuz kısıtlı beslenme, günlük meyve-sebze tüketim miktarı, günde en az 20 dakika egzersiz ve algılanan stres arasında anlamlı ilişki bulunmamıştır (p>0.005). MMAS-8 puan ortalamasına göre düzenli ilaç kullanımı, sigara kullanımı, tuz kısıtlı beslenme, meyve-sebze tüketmeleri ve günde en az 20 dakika egzersizi hiç yapmayanlar ve haftada 1-5 arası yapanlar düşük uyum düzeyine sahipken, her gün günde en az 20 dakika egzersiz yapanların orta uyum düzeyinde olduğu saptanmıştır.
Sonuç: Koroner arter hastalığı yönetiminde kadınlar ve erkekler arasında sigara kullanım durumu ve her gün en az 20 dakika egzersiz yapma arasında fark bulundu. Diğer risk faktörleri açısından anlamlı fark olmadığı ve her iki cinsiyette de yetersiz olduğu saptandı.
Objective: The study was conducted with 97 patients with CAD hospitalized in the cardiology clinic of a university hospital between November 15, 2019, and March 13, 2020. Research data were collected using the data collection form and the Morisky 8-Item Medication Adherence Scale (MMAS-8). The data were analyzed with the Statistical Package for Social Sciences program. Number, percentage, arithmetic mean, chi-squared test, t-test, and analysis of variance were used for statistical analysis.
Methods: Of the participants, 52.5% were male. A statistical difference was found between men and women in terms of smoking (p=0.000). There was no significant relationship between sex and mean scale score, regular medication use, salt-restricted diet, daily fruit and vegetable consumption, exercise for at least 20 minutes a day, and perceived stress (p>0.005).
Results: According to the MMAS-8 mean score, those who did not exercise for at least 20 minutes a day and those who did not exercise regularly, smoked, and were on a salt-restricted diet and consumed fruits and vegetables, and those who did it between 1–5 times per week were found to have low adherence, whereas those who exercised for at least 20 minutes a day were at a moderate level of adherence.
Conclusion: A difference was found between smoking status and exercising at least 20 minutes each day between men and women in the management of CAD. It was found that there was no significant difference in terms of other risk factors, and it was insufficient in both sexes.

7.Turkish Reliability and Validity Study of the Hypertension Self-Efficacy Scale
Nihan Türkoğlu, Dilek Kılıç
doi: 10.5543/khd.2021.21-13-19  Pages 190 - 195
Amaç: Bu çalışma Hipertansiyon Öz-etkililik Ölçeği’ni Türkçeye uyarlamak, ölçeğin geçerlik ve güvenirliğini test etmek amacıyla yapılmıştır.
Yöntemler: Metodolojik türde yapılan araştırmanın evrenini Ekim-Aralık 2014 tarihleri arasında belirlenen aile sağlığı merkezine başvuran, en az bir yıldır hipertansiyon tanısı almış olan ve araştırmaya katılmada gönüllü olan 302 kişi oluşturmuştur. Araştırmanın verileri “Tanımlayıcı Özellik Formu” ve “Hipertansiyon Öz-etkililik Ölçeği’nin” Türkçe formu kullanılarak toplanmıştır. Ölçeğin Türkçe formunun iç tutarlılık yapısı için madde toplam puan korelasyonu, Cronbach alfa ve faktör analizi kullanılmıştır. Hipertansiyon Öz-etkililik Ölçeği hastalara yüz yüze görüşme tekniği kullanılarak uygulanmıştır.
Bulgular: Faktör analizi sonuçlarına göre ölçeğk orjinal formda olduğu gibi bir boyutlu bir yapıda olduğu belirlenmiştir. Hipertansiyon Öz-etkililik Ölçeği’nin Cronbach alpha iç tutarlık katsayısı.88, “test-tekrar-test” güvenirlik katsayısı 0.78 olduğu saptanmıştır. Ayrıca ölçeğin madde-toplam puan korelasyon değerleri 0.23 ile 0.86 arasında değişmektedir.
Sonuç: Hipertansiyon Öz-etkililik Ölçeği Türkçe formunun hipertansiyon hastalarının öz-etkililik yeterlilik düzeylerini belirlemede yeterli düzeyde geçerlilik ve güvenilirlik göstergelerine sahip olduğu saptanmıştır.
Objective: This study was conducted to adapt the Hypertension Self-Efficacy Scale to Turkish and to test the validity and reliability of the scale.
Methods: The population of this methodological study consisted of 302 people who applied to the determined family health center between October and December 2014 and were diagnosed with hypertension for at least 1 year and agreed to participate in the study. The data of the study were collected using the Turkish version of the Descriptive Feature Form and Hypertension Self-Efficacy Scale. Item total score correlation, Cronbach’s alpha, and factor analysis were used for the internal consistency structure of the Turkish form of the scale. The Hypertension Self-Efficacy Scale was administered to the patients using face-to-face interview technique.
Results: Factor analysis results determined that the scale had a single factor structure as in its original form. Cronbach’s alpha internal consistency coefficient of the Hypertension Self-Efficacy Scale was found to be 0.88 and the test-retest reliability coefficient was found to be 0.78. In addition, it was determined that the item-total correlation coefficients of the Turkish form of the scale were between 0.23 and 0.86. The explanatory factor analysis of the scale showed a single factor structure with factor loadings in an appropriate range (0.89–0.33).
Conclusion: The results showed that the Turkish version of the Hypertension Self-Efficacy Scale has sufficient validity and reliability values to determine the self-efficacy levels in patients with hypertension. The Turkish version of the Hypertension Self-Efficacy Scale was found to be a valid and reliable instrument in determining self-efficacy levels of these patients.

8.“I Made Peace with My Disease, I Live with My Disease: ” An Algorithm Educational Booklet Based on the Self-Care Deficit Nursing Theory in Peripheral Artery Disease
Nevra Kalkan, Mevlude Karadağ
doi: 10.5543/khd.2021.21-16-21  Pages 196 - 206
Yaşla birlikte görülme sıklığı artan ve kronik bir hastalık olan periferik arter hastalığında görülen ağrı, cilt değişiklikleri, fiziksel hareketin azalması, doku perfüzyonunda bozulma gibi sorunlar nedeniyle hastaların öz bakım gücü olumsuz etkilenmekte, sağlıktan sapma öz bakım gereksinimleri ortaya çıkmaktadır. Yaşamları boyunca hastalığın yönetimi konusunda eğitime ve desteğe gereksinim duyan hastalara yaşadıkları sorunların azaltılması ve öz bakımın güçlendirilmesi amacıyla hemşireler tarafından verilen eğitimlerin etkili olduğu bilinmektedir. Hastalara verilen eğitimin görsel anlatım yoluyla desteklenmesi ve yaşanan sorunların kapsamlı bir şekilde ele alınarak hemşirelik modeli doğrultusunda hazırlanması eğitimin etkili olabilmesi ve pekiştirilmesi için oldukça önemlidir. Hasta eğitimlerinde yazılı eğitim materyali olarak kullanılabilen ve görsel anlatımı pekiştiren algoritmalar hemşirelik bakımının uygulanması ve değerlendirilmesinde karar vermeyi sağlamakta ve aşamalı çözümler sunmaktadır. Hemşirelik bakımının amacı, öz bakımını yapamayan bireye bakım vermek ve hastaların bilgi eksikliğini gidermek olan Öz Bakım Eksikliği Hemşirelik Teorisi ise hemşirelik uygulamalarında sıklıkla kullanılmakta ve sağlığın iyileştirilmesine destek olmaktadır. Bununla birlikte literatürde periferik arter hastalığında, model doğrultusunda kapsamlı bir şekilde hazırlanmış ve algoritmalarla oluşturulan bir eğitim kitapçığına rastlanmamıştır. Bu derlemenin amacı, Öz Bakım Eksikliği Hemşirelik Teorisi doğrultusunda destekleyici ve eğitici hemşirelik sistemi temel alınarak hazırlanan algoritma eğitim kitapçığının oluşturulması aşamalarını (içerik başlıklarının belirlenmesi, içerik başlıklarının oluşturulması, algoritmaların hazırlanması, kitapçığın oluşturulması, uzman görüşleri, okunabilirlik düzeyinin belirlenmesi, ön uygulama yapılması) açıklamaktır.
Peripheral artery disease, which is a chronic and progressive disease, affects the self-care agency of patients negatively owing to problems such as pain, skin changes, decreased physical activity, tissue perfusion, and gives rise to health deviation self-care needs. It is well known that education given by nurses to the patients who need education and support in the management of their disease throughout their lives to reduce problems and to strengthen self-care are effective. It is very important to support the education given to patients through visual expression and to prepare the problems based on the nursing model by comprehensively in order to be effective and reinforce the education. Algorithms that can be used as written education material in patient education enable decision making in the application and evaluation of nursing care and offer progressive solutions. Self-Care Deficit Nursing Theory, the purpose of which is to provide nursing care to individuals who cannot do self-care and to eliminate the lack of knowledge of patients, is frequently used in nursing practices and improves the health of the patients. However, an educational booklet about peripheral arterial disease has not been found, which is comprehensively prepared on the basis of the model and with algorithms. In this study, we aimed to explain the stages (determining content titles, creating content titles, preparing algorithms, creating the booklet, expert opinions, determining the readability level, and pre-application) of creating an algorithm educational booklet prepared on the basis of the supportive-educative nursing system based on the Self-Care Deficit Nursing Theory.

CASE REPORT
9.Nursing Management of a Patient Admitted to Emergency Service with Warfarin Intoxication
Pınar Yel, Aynur Türeyen
doi: 10.5543/khd.2021.62207  Pages 207 - 213
Atriyal fibrilasyon en çok görülen kardiyak aritmidir. Yaşamı tehdit eden bir aritmi olmamasına rağmen tedavi yan etkileri, bireyin yaşam kalitesini düşürmekle kalmaz mortalite ve morbiditeyi arttırır. Atriyal fibrilasyon ile ilişkili komplikasyonları önlemek için antitrombotik tedavi kullanılır. Oral antikoagülan olan warfarin en sık kullanılan ilaçtır. Hem yeterli bir şekilde trombozu baskılayacak hem de kanama komplikasyonlarından uzak duracak dozu ayarlamak için warfarinin kontrollü şekilde ilaç ayarlaması yapılmalıdır. İlaç ayarlamasının yapılmadığı ya da ilaç-ilaç etkileşimi, ilaç- besin etkileşimi olduğu durumlarda warfarin intoksikasyonu gerçekleşebilir. Hemşirelerin warfarin kullanan hastalara ilaç kullanımı, düzenli sağlık kontrolleri yaptırmanın önemi, ilacın yan etkileri konusunda danışmanlık yapmaları ve eğitim vermeleri gerekir. Bu çalışmada; warfarin intoksikasyonu ile acil servise gelen hastanın Gordon’un Fonksiyonel sağlık Örüntüleri modeline göre bakım gereksinimleri belirlenmiş ve belirlenen NANDA hemşirelik tanılarına göre hemşirelik bakım planının oluşturulması amaçlanmıştır.
Atrial fibrillation is the most common cardiac arrhythmia. Although there is no life-threatening arrhythmia, side effects of treatment not only decrease the quality of life but also increase mortality and morbidity. Antithrombotic therapy is used to prevent complications associated with atrial fibrillation. Warfarin, an oral anticoagulant, is the most commonly used drug. Controlled drug adjustments of warfarin should be made to adjust the dose to both adequately suppress thrombosis and avoid bleeding complications. Warfarin intoxication may occur in patients where drug adjustment is not made or there is drug-drug interaction and drug-nutrient interaction. Nurses should provide counseling and training to patients, who use warfarin, about drug use, the importance of regular health check-ups, and side effects of the drug. In this study, we determined the care requirements of a patient who came to the emergency department with warfarin intoxication according to the Gordon’s Functional Health Patterns model and aimed to create a nursing care plan according to the determined North American Nursing Diagnosis Association nursing diagnoses.

OTHER
10.12th Reviewer Index
Reviewer Index
doi: 10.5543/khd.2021.221121  Page 214
Abstract |Full Text PDF

Quick Search

Copyright © 2024 Turkish Journal of Cardiovascular Nursing



Kare Publishing is a subsidiary of Kare Media.