E-ISSN 2149-4975
Kardiyovasküler Hemşirelik Dergisi - Turk J Card Nur: 13 (30)
Cilt: 13  Sayı: 30 - Nisan 2022
ARAŞTIRMA
1.
Hemşire Liderliğindeki 12 Haftalık Fiziksel Aktivite Programına Katılan Orta Derecede Kardiyovasküler Hastalık (KVH) Riski Olan Katılımcıların Deneyimleri: Nitel Bir Çalışma
The Experiences of Participants at Moderate Risk of Cardiovascular Disease (CVD) Who Participated in a Nurse-Led 12-Week Physical Activity (PA) Program: A Qualitative Study
Ayşe Dağıstan Akgöz, Sebahat Gözüm
doi: 10.5543/khd.2022.211116  Sayfalar 1 - 8
GİRİŞ ve AMAÇ: Amaç: Bu çalışmanın amacı 12 haftalık hemşire liderliğindeki fiziksel aktivite programına (12 hafta, haftada 5 gün, 40 dakika tempolu grup yürüyüşü) katılan orta derecede KVH riski olan katılımcıların düşüncelerini ve deneyimlerini ortaya çıkarmaktır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Yöntem: Bu çalışmada tematik analiz yaklaşımına dayalı, tanımlayıcı nitel bir tasarım kullanılmıştır. Bu araştırmanın katılımcıları, araştırmacıların daha önce hemşire liderliğinde gerçekleştirilen fiziksel aktivite programına katılan 40 yaş üzeri 9 bireyden oluşmaktadır. Veriler, beş soruluk yarı yapılandırılmış görüşme formu kullanılarak bireysel görüşmelerle toplanmıştır.
BULGULAR: Bulgular: Bu çalışmada, “deneyimler,” “engeller,” “hedefler,” ve “metaforlar” olmak üzere 4 tema ve “fiziksel deneyimler ve katkılar, psikolojik deneyimler, sosyal deneyimler” alt temaları belirlenmiştir. Bireyler kalp hastalığı riski ile yaşamayı genellikle bozuk motor, saat ve makineye benzetmişlerdir.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Sonuç: KVH riski orta düzeyde olan bireylerin hem kardiyovasküler hem de psikososyal sağlığını iyileştirmek için grupla birlikte gerçekleştirilen çeşitli FA programları denenebilir. Toplumda yaşayan bireylerin hem kalp sağlıklarını korumak ve geliştirmek hem de psikososyal sağlıklarını geliştirmek amacıyla güncel rehberlerin önerileri doğrultusunda farklı fiziksel aktivitelere teşvik edilmeli ve bu aktivitelerin etkisini kapsayan girişimsel araştırmalar yapılmalıdır.
INTRODUCTION: Objective: The aim of this study is to reveal the thoughts and experiences of participants with moderate CVD risk who participated in a 12-week nurse-led physical activity program (12 weeks, 5 days a week, 40 minutes of brisk group walking).


METHODS: Methods: In this study, a descriptive qualitative design based on the thematic analysis approach was used. The participants of this study consisted of 9 individuals over the age of 40 who participated in the nurse-led physical activity program of the researchers. Data were collected through individual interviews using a five-question semi-structured interview form.
RESULTS: Results: In this study, 4 themes as “experiences,” “obstacles,” “goals,” and “metaphors” and sub-themes of “physical experiences and contributions, psychological experiences, social experiences” were determined. Individuals have often compared living with the risk of heart disease to a broken engine, clock, and machine.
DISCUSSION AND CONCLUSION: Conclusion: In order to improve both the cardiovascular and psychosocial health of individuals whose CVD risk is moderate, various PA programs performed with the group can be tried. In order to protect and improve the cardiovascular health of individuals living in the community and to improve their psychosocial health, different physical activities should be encouraged in line with the recommendations of current guidelines and interventional studies covering the effects of these activities should be conducted.

2.
Üniversite Öğrencilerinde Metabolik Sendrom Riski, Fiziksel Aktivite, Uyku Kalitesi ve Yorgunluk Arasındaki İlişki
The Relationship Between Metabolic Syndrome Risk, Physical Activity, Sleep Quality, and Fatigue in University Students
Mesut Arslan, Emine Büşra Aydın
doi: 10.5543/khd.2022.210905  Sayfalar 9 - 13
GİRİŞ ve AMAÇ: Amaç: Metabolik sendromdan korunmak için düzenli fiziksel aktivite, sağlıklı beslenme, düzenli
uyku ve sigarayı bırakma gibi sağlıklı yaşam davranışları önemli bir yere sahiptir. Bu çalışma
üniversite öğrencilerinde Metabolik Sendrom Riski, Fiziksel Aktivite, Uyku Kalitesi ve Yorgunluk
arasındaki ilişkinin araştırılması amacıyla planlandı.


YÖNTEM ve GEREÇLER: Yöntem: Bu araştırma, Türkiye’de bir Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu’nda öğrenim gören ve araştırmaya gönüllü olarak katılan 319 öğrenci (219 kadın, 100 erkek) ile yürütüldü. Veriler
“Demografik Bilgi Formu,” “Metabolik Sendrom Araştırma Formu,” “Pitsburg Uyku Kalitesi Ölçeği,” “Yorgunluk Şiddet Ölçeği” ve “Uluslararası Fiziksel Aktivite Anketinden (Kısa)” oluşan bir değerlendirme formu ile toplandı. İstatistiksel analizler NCSS (Number Cruncher Statistical System) 2007 Statistical Software (Utah, USA) paket programı ile yapıldı.
BULGULAR: Bulgular: Çalışmaya 100 erkek (31,35%) ve 219 kadın (68,65%) olmak üzere 319 kişi katıldı. Katılımcıların yaş ortalaması 20,80 ± 2,24 idi. MSAF değerleri ile PUKİ değerleri arasında pozitif yönde istatistiksel olarak anlamlı korelasyon gözlenmiştir (r = 0,250, P =,0001). MSAF değerleri ile IPAQ değerleri arasında negatif yönde istatistiksel olarak anlamlı korelasyon gözlenmiştir (r = −0,175, P =,002). MSAF değerleri ile Yorgunluk değerleri arasında pozitif yönde istatistiksel olarak anlamlı korelasyon gözlenmiştir (r = 0,485 p = 0,0001). IPAQ değerleri ile PUKİ değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı korelasyon gözlenmemiştir (r = −0,058 P =,303). IPAQ değerleri ile Yorgunluk değerleri arasında negatif yönde istatistiksel olarak anlamlı korelasyon gözlenmiştir (r = −0,137, P =,014).
TARTIŞMA ve SONUÇ: Sonuç: Metabolik sendromun günümüzde mevcut yaşam tarzı nedeniyle yaygınlaştığı bilinmektedir. Literatür desteğiyle metabolik sendromu önlemeye yönelik fiziksel aktivite, uyku kalitesi ve yorgunluğun ne kadar ilişkili ve halk sağlığı için büyük öneme sahip olduğu belirtilmektedir. Bu nedenle metabolik sendromu önlemeye yönelik fiziksel aktivite, uyku kalitesi ve yorgunluk bilincinin tüm topluma kazandırılması gerektiğini düşünüyoruz.
INTRODUCTION: Objective: Healthy life behaviors such as regular physical activity, healthy nutrition, regular sleep, and smoking cessation play an important role in protecting against metabolic syndrome. This study was planned to investigate the relationship between metabolic syndrome risk, physical activity, sleep quality, and fatigue among university students.


METHODS: Methods: This research was conducted in Health Services Vocational School studying in Turkey. The study sample consisted of 319 students who complied with the criteria of inclusion for the study. The data were collected using the “Demographic Information Form,” “Metabolic Syndrome Research Form (MSAF),” “Pitsburg Sleep Quality Scale (PSQI),” “Fatigue Severity Scale,” and “International Physical Activity Questionnaire (Short).” Statistical analyses were performed with NCSS (Number Cruncher Statistical System) 2007 Statistical Software (Utah, USA) package program.
RESULTS: Results: In total, 319 people, including 100 men (31.35%) and 219 women (68.65%), participated in the study. The mean age of the participants was 20.80 ± 2.24. A statistically significant positive correlation was observed between MMSAF values and PSQI values (r = 0.250, P =.0001). A statistically significant negative correlation was observed between MSAF values and IPAQ values (r = −0.175, P =.002). A statistically significant positive correlation was observed between MSAF values and fatigue values (r = 0.485, P =.0001). No statistically significant correlation was observed between IPAQ values and PSQI values (r = −0.058, P =.303). A statistically significant negative correlation was observed between IPAQ values and fatigue values (r = −0.137, P =.014).
DISCUSSION AND CONCLUSION: Conclusion: It is known that metabolic syndrome has become widespread due to the current lifestyle. With the support of the literature, it is stated that physical activity, sleep quality, and fatigue to prevent metabolic syndrome are related and of great importance for public health. For this reason, we think that physical activity, sleep quality, and fatigue awareness should be brought to the whole society to prevent metabolic syndrome.

3.
Otomatik ve Manuel Kan Basıncı Ölçümü Araçlarının Güvenirliğinin İncelenmesi
Reliability of Automated and Manual Blood Pressure Measurement Devices
Fatma Özder, Funda Büyükyılmaz
doi: 10.5543/khd.2022.210304  Sayfalar 14 - 21
GİRİŞ ve AMAÇ: Amaç: Bu araştırma; otomatik ve manuel kan basıncı ölçüm araçlarının güvenirliğini belirlemek amacıyla planlandı.

YÖNTEM ve GEREÇLER: Yöntem: Tanımlayıcı ve metodolojik tasarım türünde olan araştırma, bir üniversitenin eğitim-araştırma hastanesinin koroner ara yoğun bakım ünitesinde yatan 110 hasta ile gerçekleştirildi. Hastaların kan basınçları, iki farklı otomatik ve manuel sfingomanometre ile ölçülerek, elde edilen değerler girişimsel ölçüm sonucu (arter monitorü) ile karşılaştırıldı. Veriler; tanımlayıcı analizler, Pearson Korelasyon Analizi, bağımsız gruplar t-testi, Tek Yönlü Varyans Analizi aracılığı ile analiz edildi.
BULGULAR: Çalışma kapsamına alınan hastaların yaş ortalamalarının 67.77 ± 11.66 yıl, BKI ortalamalarının 27.74 ± 4.45 kg/m2, kol çevresi ortalamalarının 27.51 ± 2.48 cm olduğu belirlendi. Hastaların tüm yatış pozisyonlarında sistolik kan basıncı için; arteriyal ölçüm ile diğer ölçümler arasındaki uyumun “mükemmel” düzeyde olduğu belirlendi. Diastolik kan basıncı için ise; arteriyal ölçüm ile manuel cihaz arasında “orta” düzeyde, otomatik cihazlarla “zayıf” düzeyde uyum olduğu saptandı. Hastaların tüm yatış pozisyonlarında arter monitörü ile diğer araçlarla yapılan ölçümler arasındaki kan basıncı değerleri arasındaki farklılığının anlamlı olduğu görüldü (P <,05).
TARTIŞMA ve SONUÇ: Farklı kan basıncı ölçüm araçları arasında sistolik kan basıncında uyum düzeyi yüksek iken; diastolik kan basıncında uyumun azaldığı görülmektedir.
INTRODUCTION: Objective: This study aimed to determine the reliability of automated and manual blood pressure measurement devices.


METHODS: Descriptive and methodological study was determined in 110 patients admitted to the intermediate coronary intensive care unit whose blood pressures were measured via automated and manual sphygmomanometers. An invasive measurement value (arterial catheter) compared the other findings. The data were analyzed by using descriptive, Pearson’s correlation analysis, independent t-test, and one-way variance analysis.
RESULTS: Results: Of the patients included in the study, the mean age was 67.77 ± 11.66 years, the mean BMI was 27.74 ± 4.45 kg/m2
, and the mean mid-arm circumference was 27.51 ± 2.48 cm. The systolic blood pressure readings obtained by all modes of blood pressure measurements in all lying down positions of the patients were found out to be in “perfect” agreement with the
blood pressure readings obtained via an arterial catheter for the systolic blood pressure measurement. There was a “moderate” level of agreement between the diastolic blood pressure measurements obtained via an arterial catheter, and the readings were obtained by a manual device. There was a “poor” level of agreement between the diastolic blood pressure measurements obtained via an arterial catheter, and the readings were obtained by an automated device. It was observed that the differences between the blood pressure values obtained by using an arterial catheter and other blood pressure devices were significant in all lying positions of the patients (P <.05).
DISCUSSION AND CONCLUSION: Conclusion: The level of agreement is high across systolic blood pressure measurements obtained via different blood pressure devices; however, it is observed that the level of agreement across diastolic blood pressure was lower.

4.
Kardiyoloji Polikliniğine Başvuran Bireylerin Kardiyovasküler Hastalıklara Yönelik Risk Faktörleri Hakkında Bilgi Düzeyleri: Kesitsel Bir Çalışma
Knowledge Level of Individuals Applying Cardiology Outpatient Clinic About Risk Factors for Cardiovascular Diseases: A Cross-Sectional Study
Uğur Doğan, Nimet Ovayolu, Özlem Ovayolu, Sema Aytaç, Merve Gülpak
doi: 10.5543/khd.2022.210611  Sayfalar 22 - 27
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmanın amacı, kardiyoloji polikliniğine başvuran bireylerin kardiyovasküler r hastalıklar için risk faktörleri ve etkileyen faktörler hakkında bilgi düzeylerini belirlemektir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Kesitsel tipteki bu çalışma Temmuz-Ağustos 2017 tarihleri arasında bir devlet hastanesinde yapıldı. Katılımcılara (n = 304) “Kardiyovasküler Hastalık Risk Faktörleri Bilgi Düzeyi” (KARRF-BD) ölçeği uygulandı. Veriler, SPSS 23 programı kullanılarak ortalama, standart sapma, frekans ve t-testi ile analiz edildi.
BULGULAR: Kardiyovasküler hastalık tanısı alan hastalar ile kardiyovasküler hastalık tanısı almayan hastalar arasında KARRF-BD ölçeği puanları açısından anlamlı fark bulunmadı (P >,05). Lise ve üzeri eğitim düzeyine sahip, kardiyovasküler sistem hastalıkları konusunda eğitim
almış, düzenli egzersiz yapan, hipertansiyonu olan ve vücut kitle indeksi 25-29,9 kg/m2 olan hastaların puan ortalaması en yüksek olarak bulundu (P <,05). Katılımcıların KVH ile ilgili bilgi düzeylerinin orta seviyenin üzerinde olduğu belirlendi.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Bireylerin birincil ve ikincil korunma önlemleri konusunda farkındalık düzeylerini artırmak için programlı eğitim faaliyetleri düzenlenmelidir. Farkındalığı artan bireylerin sağlıklı yaşam davranışlarını uygulama olasılıkları daha yüksektir.
INTRODUCTION: The aim of this study is to determine the knowledge levels of the individuals, who applied to cardiology outpatient clinic, about the risk factors for cardiovascular diseases and the influencing factors
METHODS: This cross-sectional study was conducted in a state hospital between July 2017 and August 2017. “Cardiovascular disease risk factors knowledge level” scale was applied to the participants (n = 304). Data were analyzed with mean, standard deviation, frequency, and t-test by using SPSS 23 software.
RESULTS: There was no significant difference between the patients diagnosed with cardiovascular diseases and those without the diagnosis of cardiovascular diseases in terms of scores of the cardiovascular disease risk factors knowledge level scale (P >.05). The mean score of the patients, who had high school and higher education level, received training about cardiovascular system diseases, did regular exercises, had hypertension, and had body mass index of 25-29.9 kg/m2, was found to be the highest (P <.05). It was determined that the knowledge levels of the participants about cardiovascular diseases were above the moderate level.

DISCUSSION AND CONCLUSION: The scheduled training activities should be organized to increase the awareness levels of individuals about primary and secondary prevention measures. Individuals with increased awareness are more likely to implement healthy living behaviors.

5.
Kan Basıncı Ölçümü İçin Bir Bilgi Kaynağı: Youtube Analizi
An Information Source for Blood Pressure Measurement: Youtube Analysis
Hale Tosun, Ayşe Tosun
doi: 10.5543/khd.2022.212437  Sayfalar 28 - 35
GİRİŞ ve AMAÇ: Amaç: Çalışmanın amacı YouTube video platformunda yer alan kan basıncı ölçümüne ilişkin videoların kalite, güvenirlik, bilgi ve eğitim içeriği ile yararlılığının değerlendirilmesidir.

YÖNTEM ve GEREÇLER: Yöntem: Araştırmada “kan basıncı nasıl ölçülür” ve “tansiyon nasıl ölçülür” anahtar kelimeleri kullanılarak yapılan aramada ulaşılan 115 Türkçe videonun analizi yapılmıştır. Videolar 2 uzman tarafından eş zamanlı ve bağımsız olarak, eğitim kalitesi için DISCERN (Quality Criteria for Consumer Health) puanlama sistemi, video kaynağının doğruluğu, faydası ve güvenilirliği için JAMA (Journal of American Medical Association) puanı, bilgi ve eğitim içeriğinin değerlendirilmesi için GQS (Global Quality Score) puanı, yararlılık için USEFULNESS puanı, hem görüntülenme hem de beğenilme oranlarını değerlendirmek için VPI (Video Güç İndeksi) kullanılmıştır. Ayrıca videonun kaynağı, yüklenme tarihi, görüntülenme sayısı, yorum sayısı, beğeni ve beğenilmeme sayısı da kaydedilmiştir.
BULGULAR: Bulgular: Videoların %43,5’i bir hekim tarafından yüklenmiştir. %55,7’sinin eğitim kalitesi çok düşük, %74,8’i video kaynağı hakkında kısmen yeterli veriye sahip ve %34,8’i az yararlı olarak değerlendirilmiştir. Video yükleyiciler ile puanlar karşılaştırıldığında DISCERN (P =,024), JAMA (P =,015), GQS (P <,001), USEFULNESS (P <,001) puanları arasında anlamlı farklar olduğu, fark olan tüm puanlarda hekim grubu tarafından yüklenen videoların puan ortalamalarının diğer gruplara göre daha yüksek olduğu bulunmuştur (P <,05).
TARTIŞMA ve SONUÇ: Sonuç: Kan basıncı ölçümü ile ilgili videoların genel olarak kalitesi ve eğitimsel değeri düşüktür. Bu nedenle YouTube ve diğer sosyal medya araçları aracılığı ile ulaşılan videoların alanında uzman kişilerce denetiminin yapılması doğru kaynaktan, doğru bilgiye ulaşma açısından son derece önemlidir.
INTRODUCTION: Objective: The aim of the study is to evaluate the quality, reliability, information and educational content, and usefulness of videos on blood pressure measurement on YouTube video platform.
METHODS: Methods: One hundred fifteen Turkish videos were analyzed using keywords “how to measure blood pressure” and “how to measure tension” in the study. Videos are analyzed simultaneously and independently by 2 experts using DISCERN (quality criteria for consumer health) scoring system for the quality of education, JAMA (Journal of American Medical Association) score for the accuracy, usefulness and reliability of video source, global quality score for the evaluation of information and educational content, USEFULNESS score, and video power index to evaluate both views and like rates. In addition, video source, upload date, views, comments, and likes and dislikes numbers were also recorded.
RESULTS: Results: In the study, 43.5% of the videos were uploaded by a physician, 55.7% of them had very low education quality, 74.8% had partially sufficient data about the video source, and 34.8% were evaluated as less useful. When video uploaders and scores were compared, there were significant differences between DISCERN (P =.024), JAMA (P =.015), global quality score (P <.001), USEFULNESS (P <.001) and it was found that the mean scores of the videos that uploaded by physicians were higher than other groups in all significant differences scores (P <.05).
DISCUSSION AND CONCLUSION: Conclusion: Videos about blood pressure measurement are generally of low quality and educational value. For this reason, it is extremely important for the videos accessed via YouTube and other social media tools to be audited by experts in the field in terms of accessing the right information from the right source.

6.
Hipertansiyon Hastalarının Hemşirelik Bakım Algıları ve İlaç Uyumları Arasındaki İlişkinin Belirlenmesi
Determining the Relationship Between Nursing Care Perception and Drug Compliance in Hypertensive Patients
Dilek Baykal, Dilek Yıldırım
doi: 10.5543/khd.2022.212947  Sayfalar 36 - 47
GİRİŞ ve AMAÇ: Amaç: Bu çalışma hipertansiyon hastalarının hemşirelik bakımı algısı ile kronik hastalık ve ilaç uyumu arasındaki ilişkiyi belirlemek amacıyla yapıldı.

YÖNTEM ve GEREÇLER: Yöntemler: Bu çalışma, ilişki arayıcı, kesitsel ve tanımlayıcı tipte yapıldı. İl Sağlık Müdürlüğü'ne bağlı bir Eğitim ve Araştırma Hastanesinde Aralık 2019-Nisan 2020 tarihleri arasında dahiliye servisinde hipertansiyonu bulunan hastalarla (n = 101) gerçekleştirildi. Veriler, Kişisel Bilgi Formu, Hastanın Hemşirelik Bakımını Algılayışı Ölçeği, Kronik Hastalığa Uyum Ölçeği, ve İlaçlara Uyum İnançları Ölçeği ile toplandı.

BULGULAR: Bulgular: Hastaların yaş ortalaması 62,40 ± 12,39 yıl, %69,3'ü erkek ve evli, %81,2'si sigara içiyordu ve %70,3'ü egzersiz yapmıyordu. Hastaların Hemşirelik Bakımını Algılayış Ölçeği puan ortalaması ile Kronik Hastalığa Uyum Ölçeği'nin Fiziksel Uyum alt ölçeği (r = 0,283; P =,004) arasında pozitif yönlü zayıf düzeyde ilişki varken Sosyal Uyum alt boyutu (r = −0,206; P =,039) arasında negatif yönlü zayıf düzeyde ilişki vardı. Ayrıca Hastaların Hemşirelik Bakımını Algılayış Ölçeği puan ortalaması ile İlaç Uyumuna İlişkin İnançlar Ölçeğinin Engel alt boyutu puan ortalamaları arasında negatif yönlü zayıf düzeyde ilişki (r = −0,320; P =,001) vardı. Hipertansiyon hastalarının, verilen hemşirelik bakımını olumlu algılamaları, hem ilaç uyumlarını hem de kronik hastalığa uyumlarını olumlu yönde etkilemektedir (P >,05).
TARTIŞMA ve SONUÇ: Sonuç: Hastaların hemşirelik bakımı algısı ile fiziksel ve sosyal uyum arasında ilişki olduğu belirlendi. Ayrıca hastaların hemşirelik bakımı algısı ile engel arasında ilişki olduğu görüldü.
INTRODUCTION: Objective: This study was carried out to determine the relationship between the perception of nursing care of hypertension patients and chronic disease and drug compliance.

METHODS: Methods: This study was conducted correlational, cross-sectional, and descriptive type. It was carried out with patients diagnosed with hypertension (n = 101) in an internal medicine ward between December 2019 and April 2020 in Training and Research Hospital affiliated to Provincial Health Directorate. Data were collected with personal information form, Adaptation to Chronic Illness Scale, Scale of Patient Perception of Hospital Experience with Nursing Care, and the Beliefs about Medication Compliance Scale.

RESULTS: Results: The mean age of patients was 62.40 ± 12.39 years, 69.3% were male and married, 81.2% of them were smoking and 70.3% of them were not doing exercises. There was a positive weak correlation between patients’ perception of nursing care and the physical adaptation subscale of the Adaptation to Chronic Illness Scale (r = −0.283; P =.004) and a negative weak correlation with the social adaptation subscale (r = −0.206; P =.039). In addition, there was a negative weak correlation (r = −0.320; P =.001) between the mean score of the patients’ perception of the nursing care scale and the mean score of the barriers sub-dimension of the beliefs regarding medication scale (r = −0.320; P =.001). The positive perception of the nursing care provided by the hypertension patients positively affects both their drug compliance and their adaptation to chronic disease (P >.05).
DISCUSSION AND CONCLUSION: Conclusion: It was determined that there was a relationship between the patients’ perception of nursing care and physical and social compliance. In addition, it was observed that there was a relationship between the perception of nursing care and barriers.

7.
Açık Kalp Cerrahisi Sonrası Yoğun Bakım Hastalarında Deliryumun Önlenmesi
Prevention of Delirium in Intensive Care Patients After Open Heart Surgery
Meltem Ulus, Aylin Durmaz Eder
doi: 10.5543/khd.2022.213256  Sayfalar 43 - 49
Amaç: Bu makale açık kalp cerrahisi sonrası hastalarda deliryum risk faktörlerini, deliryumun tanılanmasında kullanılan ölçekleri ve deliryumu önlemeye yönelik girişimleri tanımlamak amacıyla yazılmıştır.

Yöntem: Derleme makalesi olarak yazılmıştır.

Bulgular: Deliryum; oryantasyon kaybı, dikkat ve belleğin bozulmasıyla karakterize akut konfüzyonel bir durumdur. Deliryumun pek çok farklı nedene bağlı ortaya çıktığı ve geri dönüşümlü olduğu bilinmektedir. Kalp cerrahisi sonrası deliryum insidansına yönelik yapılan sistematik incelemede de %3 ile %70 oranında olduğu görülmektedir. Açık kalp cerrahisinde deliryumun gelişimine etki eden ameliyat öncesi, sırası ve sonrası risk faktörleri bulunmaktadır. Açık kalp cerrahisi sonrası hastalar yoğun bakım ünitesinde deliryum açısından rutin olarak geçerli ve güvenilir bir deliryum değerlendirme aracı ile her nöbet değişiminde tanılanmalıdır. Yoğun bakım ünitesinde, hastalarla güven ilişkisi kurulmalı, etkili iletişim teknikleri kullanılmalı,saat ve takvim kullanımı gibi hastaların oryantasyonu için çevre düzenlemesi yapılmalıdır. Hastaların ameliyat sonrası erken dönemde mobilizasyon ile aktivitesi sağlanmalı, hastaların ağrısı olup olmadığı değerlendirilmeli ve ağrı varlığında uygun ağrı tedavisi uygulanmalıdır. Hastaların bu süreçte gece uykusunu sürdürmesi de önemlidir.

Sonuç: Deliryumun önlenmesinde bu çok bileşenli girişim müdahalelerinin uygulanması önerilmektedir.
Objective: This article was written to describe the risk factors of delirium, the scales used in the diagnosis of delirium, and the interventions to prevent delirium in patients after open heart surgery.

Methods: The article is review.

Results: Delirium is an acute confusional state characterized by loss of orientation, impaired attention and memory. It is known that delirium occurs for many different reasons and is reversible. In a systematic review of delirium after cardiac surgery, the incidence of delirium
is between 3% and 70%. There are preoperative, intraoperative and postoperative risk factors that cause to emergence of delirium in open heart surgery. After open heart surgery, patients should be routinely diagnosed for delirium with a valid and reliable delirium assessment tool at every shift change in the intensive care unit. And in the intensive care unit, a relationship of trust should be established with patients, effective communication techniques should be used, environmental arrangements should be made for the orientation of the patients, such as the use of clock and calendar. In the early postoperative period, patients should be active with mobilization, patients should be evaluated for pain and convenient pain management should be applied when the patient has pain. It is also important that patients continue to sleep at night in that time.

Conclusion: It is recommended that these multi-component interventions should be implemented in the prevention of delirium.

DERLEME
8.
Kardiyak Arrest Sonrası Gastrointestinal Kanama Gelişen Bir Olguda Lydia Hall Modeli Temelli Bakım
Lydia Hall Model-Based Care in a Patient with Gastrointestinal Bleeding After Cardiac Arrest
Duygu Akbaş, Serap Özer, Yasemin Yıldırım
doi: 10.5543/khd.2022.211724  Sayfalar 50 - 53
Hemşirelik kuram ve modelleri, bakımı tanımlamak, planlamak, uygulamak ve değerlendirmek için sistematik bir temel sağlamaktadır. Aynı zamanda daha bütüncül ve bireyselleştirilmiş bakım için yeni çerçeve oluşturmaktadır. Bakımın sağlam kanıtlara dayandırılması için kuramsal çerçeveyi oluşturmada kullanılan modellerden bir tanesi Lydia Hall’ün Bakım-Öz-Tedavi Modelidir. Hall’ün modeli; bakım (care-hastanın bedeni), öz-çekirdek-merkez (core-bireyin kendisi) ve tedavi (cure-bedeni etkileyen hastalık) olmak üzere üç unsurdan oluşmaktadır. Bu olgu çalışmasında; koroner anjiografi işlemi sırasında kardiyak arrest geçiren ve kardiyopulmoner resüsitasyon sonrası genel yoğun bakım ünitesinde takip edilen 45 yaşındaki gastrointestinal kanamalı olgu irdelenmiştir. Olguya Lydia Hall bakım halkası esas alınarak bütüncül bir bakış açısıyla hemşirelik bakımı planlanmış ve uygulanmıştır. Değerlendirme aşamasında ise; modelin uygulamada kullanılabilirliği gösterilmiştir.
Nursing theories and models provide a systematic basis for defining, planning, implementing, and evaluating care. It also creates a new framework for more holistic and individualized care. One of the models used to create the theoretical framework to base care on solid evidence is Lydia Hall's Care-Self-Treatment Model. Hall's model; Care (the patient's body) consists of three elements: core-core-center (core) and treatment (cure-disease affecting the body). In this case study, a 45-year-old patient with gastrointestinal bleeding who had a cardiac arrest during coronary angiography procedure and was followed up in the general intensive care unit after cardiopulmonary resuscitation is discussed. Nursing care was planned and applied with a holistic perspective, based on the Lydia Hall care ring. In the evaluation phase; The usability of the model in practice is shown.

Hızlı Arama

Copyright © 2024 Kardiyovasküler Hemşirelik Dergisi