Kalp yetmezliğinin neden olduğu fiziksel ve psikososyal sorunların özelliği ve yoğunluğundan dolayı hastalığın kontrolü, yönetimi, zor ve aynı zamanda karmaşık bir süreçtir. Kalp yetmezliği bakımında hemşirelik süreci kullanımı önemli olmakla birlikte bu sürecin kuram ve modeller ile sentezlenmesi durumunda hasta gereksinimleri daha sistematik bir şekilde belirlenmektedir. Hemşirelik sürecine ilişkin ilk teorisyenlerden biri olarak bilinen Ida Jean Orlando etkileşim
teorisinde hasta ve hemşire arasındaki karşılıklı iletişimin önemine dikkat çekmiş ve hasta hemşire arasındaki karşılıklı ilişkinin hemşirelik uygulamalarının temelini oluşturduğunu belirtmiştir. Bu olgu sunumunda; kalp yetmezliği olan bir hastanın hemşirelik süreci Ida Jean Orlando’nun etkileşim teorisi doğrultusunda hazırlanarak gereksinimleri belirlenmiş, hemşirelik girişimleri planlanmış ve uygulanmıştır. Bakım gereksinimi karşılanan hastanın sıkıntısının önemli ölçüde azaldığı, sözel ve sözel olmayan davranışlarında olumlu yönde değişiklikler olduğu ve hastalık yönetimine uyumun arttığı gözlenmiştir. Sonuç olarak; hemşirelik sürecinin uygulanmasında Orlando’nun etkileşim teorisinin kullanımının yararlı ve etkili olduğu, kalp yetmezliği hastalarında kullanılmasının uygun olduğu söylenebilir.
In heart failure, the control and management of the disease are a difficult and also a complex process due to the characteristics of physical and psychosocial problems it causes and the intensity of the disease. In heart failure care, the use of nursing process is important. If this process is synthesized with theories and models, patient needs can be determined more systematically. In her interaction theory, Ida Jean Orlando, who is known as one of the leading theoreticians concerning the nursing process, attracted attention to the importance of mutual communication between the patient and nurse and indicated that mutual communication between the patient and nurse forms the basis of nursing practices. In this case
report, the nursing process of a patient with heart failure was prepared in line with Ida Jean Orlando’s interaction theory, his/her needs were determined, and the nursing interventions were planned and applied. The distress of the patient whose need for care was met significantly
decreased, and there were changes in his/her verbal and non-verbal behaviors in a positive direction and increase in his/her adaptation to disease management. In conclusion, it is possible to state that using Orlando’s interaction theory in the application of the nursing process is advantageous and efficient, and the theory is appropriate for use in patients with heart failure.
Copyright © 2024 Kardiyovasküler Hemşirelik Dergisi