EDITÖRDEN | |
1. | Editörden Editorial Sayfa I |
DERLEME | |
2. | Atriyal Fibrilasyon-İnme İlişkisi ve Hemşirelik Yaklaşımı Atrial Fibrillation- Stroke Relationship and Nursing Approach Fatma İltuş, Ayfer Karadakovandoi: 10.5543/khd.2017.02419 Sayfalar 71 - 76 Atriyal fibrilasyon (AF) en sık görülen kardiyak ritim bozukluğudur. Yaşlandıkça prevalansı artan AF’nin, en önemli sonucu iskemik inmedir. Atriyal fibrilasyonla ilgili olarak hemşirelerin rolleri üç başlık altında toplanabilir: Atriyal fibrilasyonun erken tanılanması için taramalar, atriyal fibrilasyon saptanmış hastalarda birincil korunma ve atriyal fibrilasyon nedeniyle inme geçiren hastalarda ikincil korunma. Atriyal fibrilasyon taraması birinci ve ikinci basamak sağlık kuruluşlarında 65 yaş üstü hastaların bulunduğu her poliklinik ve klinikte yapılabilir. Bu konuda hastalarla en çok temas eden sağlık ekibi üyesi olması yanında yaşamsal bulgu izlemlerinin de hemşirelerce yapılıyor olması AF’nin erken tanılanmasında hemşirelerin önemli rolünü ortaya koymaktadır. Hastaların AF yönetiminde daha yetkin bir duruma getirilmeleri için tanı konulduğu andan itibaren kardiyoloji hemşiresi tarafından birincil korunma programına dahil edilmeleri gerekmektedir. Atriyal fibrilasyon hakkında ayrıntılı bilgi, ilaçların etkileri, ilaç komplikasyonları, hastalıkla ilişkili tromboemboli komplikasyonları ve acil durum belirtileri hastalara öğretilmesi gereken öncelikli eğitim konularıdır. Atriyal fibrilasyona bağlı bir inme gelişirse hastanın nöroloji hemşiresi tarafından ikincil inme korunma programına dahil edilmesi gerekmektedir. Hastanın durumu eğitim için uygun duruma geldikten sonra birincil korunma programının aksayan yönleri saptanmalıdır. Saptanan soruna yönelik hasta ile birlikte çözüm önerileri getirilmelidir. Nöroloji hemşiresi hastaya bu aşamada hem inme rehabilitasyonu hem de ikincil inmeden korunma ile ilgili eğitim vermelidir. |
3. | Kardiyovasküler; Hastalıklar; Refleksoloji; Hemşirelik Cardiovascular; Diseases; Reflexology; Nursing Birgül Vural Doğru, Yasemin Yıldırım, Fisun Şenuzun Aykardoi: 10.5543/khd.2017.04127 Sayfalar 77 - 85 Son yıllarda sağlık bakımında tamamlayıcı ve alternatif tedavi yöntemleri yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu yöntemlerden biri olan refleksoloji kulak, el ve ayaklarda bedenin tüm bölgelerine, organlarına ve sistemlerine karşılık gelen refleks noktalarına, özel el ve parmak teknikleriyle uygulanan bir yöntemdir. Birçok farklı hastalık ve semptomda sıklıkla kullanılan refleksolojinin kullanım alanlarından biride kardiyovasküler hastalıklardır. Yapılan çalışmalarda refleksolojinin kardiyovasküler hastalıklarla ilişkili semptomları ve riski azalttığı, güvenli, destekleyici ve olumlu etkilerinin olduğu görülmektedir. Bu derlemede, refleksolojinin kardiyovasküler hastalıklarda destekleyici bir uygulama olarak kullanımının etkinliğinin değerlendirilmesi ve hemşirelerin bu konuda bilgilendirilmesi amaçlandı. |
4. | Miyokard İnfarktüsünde Ev Tabanlı Eğitim ve Yaşam Kalitesi Home Based Education and Quality of Life in Myocardial Infarction Gül Dural, Seyhan Çıtlık Sarıtaşdoi: 10.5543/khd.2017.04796 Sayfalar 86 - 94 Dünyada ve ülkemizde koroner kalp hastalıkları önde gelen morbidite ve mortalite nedenleri arasında yer almaktadır. Bu hastalıklar içerisinde miyokard infarktüsü ani gelişip, yıkıcı ilerleyebildiği için bireylerin yaşamlarını derinden etkileyebilmektedir. Buradaki amaç; infarktüsü atlatıp, hastalarda tekrar gelişmesini ve komplikasyon oluşmasını engellemektir. Hastalara sağlıklı yaşam şekli değişiklikleri kazandırılmalıdır. Yaşam şekli değişikliklerinin mortaliteyi azalttığı ve hastaların yaşam kalitesini de arttırdığı bilinmektedir. Ancak son yıllarda sadece hastane içinde verilen eğitimlerin hastalara yeterli düzeyde fayda sağlamadığı görülmektedir. Bunun nedenleri arasında hastaların yaşadıkları olayın stresi altındayken eğitimleri yeterince anlayamaması, sonraki eğitimlere ve hastaneye gelememesi gibi nedenler yer almaktadır. Bundan dolayı ev tabanlı eğitimler gündeme gelmektedir. Ev tabanlı eğitim programlarının hastanede verilen eğitimlerin devamını sağlaması ve hastaların bu eğitimlerden daha fazla yarar görmesi hedeflenmektedir. Bu yazının amacı; miyokard infarktüsünde yaşam kalitesi ve ev tabanlı eğitimi açıklamaktır. |
5. | Kardiyovasküler Hastalıklarda Genetiğin Rolü Genetic Role in Cardiovascular Diseases Meryem Yıldız Ayvaz, Nuray Ençdoi: 10.5543/khd.2017.19484 Sayfalar 95 - 99 Kardiyovasküler hastalıklar (KVH) tüm dünyada en sık ölüm nedeni olmakla birlikte, özellikle risk faktörlerinin artmasıyla KVH görülme sıklığının daha da artacağı öngörülmektedir. Bu nedenle KVH’ın tanısında ve önlenmesinde detaylı genetik veri taramasının yapılması ve risk faktörlerinin belirlenmesi gittikçe önem kazanmaktadır. Genetik faktörler tüm kardiyovasküler olaylarda önemli bir rol oynamaktadır. Dolayısıyla hastalık tanısında kullanılabilecek genetik varyasyonların belirlenmesine yönelik araştırmalar hız kazanmıştır. Genetik keşiflerdeki ilerlemelere bakılırsa, genetik taramalar yakın gelecekte standart uygulama ile birleşik hale gelecektir. Bu bağlamda sağlık profesyonellerinin genetik bozuklukların temelini, medikal ve etik genetik uygulamalarını anlamaları zorunluluk arz etmektedir. Bu makalede kardiyovasküler hastalıklar ve genetik risk faktörleri arasındaki ilişki güncel literatür ışığında derlenmiştir. |
6. | Kardiyopulmoner Resüsitasyon Eğitiminde Yeni Eğilim: Yüksek-Güvenirlikli Simulasyon New Trend In To Cardiopulmonary Resuscitation Training: High-Fidelity Simulation Dilek Taş, Asiye Akyoldoi: 10.5543/khd.2017.48030 Sayfalar 100 - 108 Kardiyovasküler hastalıklar Dünya’da ve ülkemizde önemli bir mortalite ve morbidite nedenidir. 2015 yılında kardiyovasküler hastalıklar nedeniyle Dünya’da sekiz milyon birey yaşamını kaybetmiştir. Türkiye’de ise; yaklaşık 1.2 milyon koroner kalp hastası bulunmakta ve bu hastaların yılda 130 bini kaybedilmektedir. Koroner arter hastalığına bağlı olarak ortaya çıkan ölümlerin yarısı dolaşım ve solunumun ani olarak durması nedeni ile olmaktadır. Kardiyopulmoner arrest, serebral, miyokardiyal iskemik hasar ve yaşamsal organlara yetersiz perfüzyon nedeniyle, kalbin mekanik aktivitesinin durması ile solunum ve/veya dolaşımın ani ve beklenmedik bir biçimde durması olarak tanımlanmaktadır.Kardiyak arrest bazı durumlarda eğer erken müdahale edilirse potansiyel olarak geri dönüşümlü olabilen tıbbi bir acil durumdur. Kardiyopulmoner resüsitasyon (KPR) pulmoner, kardiyak veya kardiyopulmoner arrest geliştiğinde yeterli solunum ve dolaşımı sağlamak için yapılan bazı basit, ancak bilgi ve deneyim gerektiren acil uygulamaların tümüne verilen addır.Hemşirelerin KPR’de ki yetkinliği kardiyak arresten başarılı sonuçların alınmasında önemli bir faktördür. Hemşireler kardiyak arrest sonrası, hastada sağ kalım oranını arttıracak olan güvenli ve yüksek kalitede KPR’yi gerçekleştirmek için bilgi ve becerilerini kullanmak zorundadırlar. Klinik acil durumlara ilk müdahale edenler genellikle hemşireler olduğu için, kardiyak arrest olan hastaya zamanında ve uygun yaklaşım çok önemlidir. Günümüzde artık simülasyon hemşirelik eğitimlerinde özellikle kalifiye hemşireler yetiştirmek için öğrenmeyi arttırmada, hasta güvenliğini sağlamada, klinik uygulamayı geliştirmede, resüsitasyonu öğretmede ve klinikte karar verme becerilerinin kazandırılmasında popüler olmaya başlamıştır. Bu derlemede acil bakım sisteminde hayat kurtarmada önemli bir yeri olan hemşirelerin, KPR uygulamalarında bilgi ve beceri kazanmasında yeni bir eğilim olan yüksek-güvenirlik simülasyon kullanımına değinilmiştir. |
ARAŞTIRMA | |
7. | Editörden Editorial Sayfalar 109 - 114 Makale Özeti | |
8. | Koroner Yoğun Bakımda Kalp Yetersizliği Hastaları İçin Belirlenen Hemşirelik Tanıları ve NANDA’ya Uygunluğunun Değerlendirilmesi Nursing Diagnoses for Heart Failure Patients in Coronary Care Unit and Evaluation of NANDA Compliance Sevda Türen, Filiz Çetinkaya Işık, Necibe Uzun Morgül, Rahime Atakoğludoi: 10.5543/khd.2017.18199 Sayfalar 115 - 120 Amaç: Bu çalışma, koroner yoğun bakım ünitesinde (KYBÜ) yatan kalp yetersizliği hastalarının hemşirelik bakım planlarında yer alan hemşirelik tanılarının belirlenmesi ve bu tanıların Kuzey Amerikan Hemşirelik Tanıları Birliği’ne (NANDA) uygunluğunun değerlendirilmesi amacıyla yapıldı. Yöntemler: Çalışmanın örneklemini, 1 Ocak 2015-1 Ocak 2016 tarihleri arasında KYBÜ’de kalp yetersizliği tanısı ile yatan 189 hastanın hemşirelik bakım planı oluşturdu. Tanımlayıcı ve retrospektif nitelikte planlanan çalışmada kategorik değişkenler sayı ve yüzde, sürekli değişkenler ortalama ± standart sapma olarak belirtildi. Tanıların uygunluğu, NANDA 2009-2011 tanı listesine göre belirlendi. Bulgular: İncelenen hasta dosyalarında hastaların yaş ortalaması 65,5±13,1 olup; KYBÜ’de ortalama yatış gün sayısı 7,3±6,9 bulundu. Hastaların sahip olduğu ek hastalıklara bakıldığında (%85,7); en fazla diyabet (%58,2) ve hipertansiyon (%58,2) tanıları tespit edildi. Kayıtlarda yer alan hemşirelik tanıları incelendiğinde, toplam 30 farklı hemşirelik tanısı saptandı. Kaydedilen 1053 tanıdan %90,4’ünün (n=951) NANDA’ya uygun olduğu belirlendi. En fazla kaydedilen hemşirelik tanılarının “enfeksiyon riski” (%96,3), “öz bakım eksikliği” (%88,4), “bilgi eksikliği” (%85,2) ve “kanama riski” (%84,1) olduğu saptandı. NANDA’ya uygun olmayan yedi tanı (hiperglisemi, hipoglisemi, hipertansiyon, ritim bozukluğu, kardiyak tamponad, emboli ve digoksin intoksikasyonu) tespit edildi. Sonuç: Bu çalışmada, belirlenen hemşirelik tanılarının yüksek oranda (%90,4) NANDA’ya uygun olduğu görüldü. Ancak; hemşirelik bakım planlarının yeterli olmadığı ve hastalığa özgü bazı tanıların ise göz ardı edildiği söylenebilir. |
9. | Bir Aile Sağlığı Merkezi Bölgesinde Yaşayan Yetişkin Bireylerin Kardiyovasküler Hastalıklar Risk Faktörleri Bilgi Düzeyi The Cardiovascular Disease Risk Factors Knowledge Level of The Adults Living in A Family Health Center Region Ayşe Uçar, Selda Arslandoi: 10.5543/khd.2017.36035 Sayfalar 121 - 130 Amaç: Bu araştırma bir aile sağlığı merkezi bölgesinde yaşayan yetişkin bireylerin kardiyovasküler hastalıklar (KVH) risk faktörleri bilgi düzeyleri ve etkileyen faktörleri belirlemek amacıyla planlandı. Yöntemler: Tanımlayıcı tipteki bu çalışma Mart-Nisan 2015 tarihleri arasında bir aile sağlığı merkezine herhangi bir sebeple gelen, 18 yaş ve üstü, KVH tanısı almamış, iletişim problemi bulunmayan, araştırmaya katılmaya gönüllü olan ve sözlü izinleri alınan 121 bireyle gerçekleştirildi. Araştırmanın verilerinin toplanmasında bireylerin sosyo-demografik, sağlık ve hastalık özellikleri ile ilgili bilgileri içeren 18 soruluk bilgi formu ve KVH risk faktörlerine ait bilgi düzeyini belirlemek için “Kardiyovasküler Hastalıklar Risk Faktörleri Bilgi Düzeyi (KARRİF-BD) ölçeği” kullanıldı. Elde edilen veriler sayı, yüzde ve ortalama olarak gösterildi, bağımsız gruplarda t testi ve tek yönlü varyans analizinden yararlanıldı. Verilerin değerlendirilmesinde SPSS 22.0 paket programı kullanıldı. Bulgular: Bireylerin yaş ortalaması 40.68±13.63, %70.2’si kadın, %81.8’i evli, %46.4’ü ilkokul ve öncesi eğitim almış, %38’i fazla kilolu, veri toplama sırasında %71.1’inin tansiyonları optimal sınırlarda, %77.7’si hiç sigara kullanmamış, %57.9’u düzenli egzersiz yapmazken, %56.2’si sağlığını orta ve kötü düzeyde algılamaktadır. Katılımcıların %69.4’ünde herhangi bir kronik hastalık bulunmazken, %55.4’ünün ailesinde KVH varlığı gözlenmiştir. Bireylerin KVH risk faktörleri bilgi düzeyi puan ortalaması 20.21±4.39 (min 8-max 27) olarak bulunmuştur. Sonuç: Kardiyovasküler hastalıklar risk faktörleri bilgi düzeyi toplam puanının (0–28 arası) yüksek olduğu ve puan ortalamasının bireylerin yaş, eğitim düzeyi, beden kitle indeksi ve bireylerde kronik hastalık bulunma durumuna göre farklılık gösterdiği bulundu. |
10. | Akut Koroner Sendromlu Hastalarda Yaşam Kalitesi ve Yaşam Kalitesini Etkileyen Faktörler Quality of Life in Patients with Acute Coronary Syndrome and Affecting Factors Gül Dural, Seyhan Çıtlık Sarıtaşdoi: 10.5543/khd.2017.65265 Sayfalar 131 - 141 Amaç: Akut koroner sendromlar, dünyada ve ülkemizde morbidite ve mortalitenin önde gelen sebeplerinden biridir. Araştırma akut koroner sendromlu hastalarda yaşam kalitesi ve etkileyen faktörleri belirlemek amacıyla yapıldı. Yöntemler: Araştırma tanımlayıcı olarak yapıldı. Araştırmanın evrenini bir üniversite hastanesine yatan tüm akut koroner sendromlu hastalar, örneklemi ise evrenden seçilen 18 yaş üstü, bilinci açık ve araştırmaya gönüllü 200 hasta oluşturdu. Verilerin toplanmasında hasta tanıtım formu ve Rolls Royce Yaşam Kalitesi Ölçeği kullanıldı. Verilerin analizinde tanımlayıcı istatistikler, bağımsız gruplarda t-testi, ANOVA, korelasyon analizleri kullanıldı. Bulgular: Araştırmada hastaların çoğunluğunun erkek, evli, ilköğretim mezunu, hala bir işte çalıştığı, orta gelir düzeyinde olduğu saptandı. Aynı zamanda hastaların çoğunun kronik hastalığı olduğu, unstabil anginası olduğu, daha önce tedavi gördüğü, sigara ve alkol kullanmadığı, ara sıra egzersiz yaptığı görüldü. Araştırmada hastaların Rolls Royce ölçeğinden 132.30±24.42 puan aldıkları ve en yüksek puanı da sosyal ilişki alt boyutundan (24.46±3.98) aldıkları saptandı. Hastalardan erkeklerin, lise mezunlarının, geliri yüksek olanların, emeklilerin, eşleriyle yaşayanların, miyokard infarktüsü geçirmiş olanların ve düzenli egzersiz yapanların yaşam kalitelerinin daha yüksek olduğu ve aradaki farkın istatistiksel olarak anlamlı olduğu bulundu. Sonuç: Araştırmamızda birçok faktörün, akut koroner sendromu olan hastalarda yaşam kalitesini olumlu ya da olumsuz etkilediği görüldü. Hastaların orta düzey yaşam kalitesine sahip oldukları belirlendi. Hastaların yaşam kalitelerini koruyacak ve geliştirecek hemşire liderliğindeki yaklaşımların planlanması önerilmektedir. |
Copyright © 2025 Kardiyovasküler Hemşirelik Dergisi